
Özgür Özel açıklamada bulunarak “Bu meydanı görmezlerse dibi görecekler” dedi.
“Dünya siyaset tarihine geçecek birlikteliklere hep birlikte imza atıyoruz. Bugün altıncı gün. Bir meydan, bir miting, bir konuşmacı yılda birden çok olsa çok olur. Ama bu miting değil, bu bir meydan mitingi değil. Bu faşizme karşı meydan okuma eylemi. Eğer bir ülkede halkın dediği oluyorsa, vatandaşın, milletin dediği oluyorsa, kimin yöneteceğine halk, kimin geleceğine halk, kimin gideceğine halk karar veriyorsa, orada halkın egemenliği vardır, demokrasi vardır. Ama eğer bir ülkede geleceğe, gideceğe soy kütükleri, sülale, babadan oğula devredilen iktidarlar varsa orada monarşi vardır, krallık vardır. Bir ülkede kimin yöneteceğine halk karar vermişken, o yetkiyi vermişken, birileri askerse asker, sivilse sivil, yargı mensubuysa yargı mensubu ama kimin geleceğine halk, kimin gideceğine bir başkaları karar veriyorsa orada darbe vardır, darbeciler vardır, faşizm vardır. İşte bu yüzden normalde Saraçhane’de toplanırız. Bir miting yapar, dağılırız. Aylar sonra tekrar toplanırız. Ama biz Saraçhane’de toplanıyoruz, ardından dağılamıyoruz. Çünkü dağılmanın bedelini biliyoruz. Onun için toplanıyoruz. Belki ilerleyen saatlerde ayrılıyoruz ama kalbimizi, gönlümüzü, aklımızı, cesaretimizi bu meydana emanet edip ilk fırsatta, bir sonraki akşam yine koşup buraya geliyoruz. Çünkü bu meydanda toplanmanın şartları devam etmektedir. Dağılmanın şartları oluşmamıştır. Sonuna kadar mücadeleye devam edeceğiz.”
“İKTİDAR İYİ HESAP EDEMEDİ”
“Bu şehirde ilk gün toplandığınızda iktidar, emniyet müdürüyle valisiyle, bakanıyla cumhurbaşkanıyla, ‘İlk gün tepkiler olur. Yarın durulur. Sonra unutulur’ demişlerdi. Ama onların hesaba katmadığı bir şey vardı. Kendi güçlerini, yargıçlarını, polise verdikleri kanunsuz emirleri, ne kadar gözü dönmüş haksızlık yapabilme kapasitelerini biliyorlardı. Hepsinin hesabını yapmışlardı. İnce ince çalışmışlardı. Ama bir şeyi hesap edemediler. Sizi hesap edemediler. Tayyip Bey, meydan sana bayağı iyi reaksiyon veriyor. Tayyip Bey’in hesaba bak. ‘İlk gün olur, sonra durulur, üçüncü gün unutulur.’ Tayyip Bey şurada hiç bu yaptığını unutacak, senin yaptığını yanına bırakacak kimseyi görüyor musun? Bir bak şu meydana. Demokrasiyi sandıktan ibaret görenler bir gerçeği göremediler. Şöyle düşündüler: ‘Seçimi yaparız. Kazanırsak oyları, teşekkür eder, baş tacı eder, iltifat eder, ‘Millet arkamızda’ der geçer, otururuz, yönetiriz. Yok, kazanamazsak bir kulp takarız, bir yalan atarız, bir iftira atarız. Milletin oturttuğunu indirir, yerine kendimiz kuruluruz. Onların seçtiğinin değil benim atadığımın dönemi başlar. Onların seçtiği kent lokantası yapar. Onların seçtiği kreş yapar, Annekart verir, öğrenciye burs verir, öğrenciye yurt yapar. Onların seçtiği fakirle fukarayla, gariple gurabayla, öğrenciyle, gençle uğraşır. Ama benim atadığım, ben helikopterden İstanbul’un üstünde uçarken hangi kupon araziyi beğendiysem, onu Katar şeyhine, Arap şeyhine, ‘Bunu şu şeyhe verelim’ der, atadığım not alır ‘Emredersiniz’ der. Çok sıkışırsam, satacak bir şey bulamazsam elime alırım hançeri, saplarım İstanbul’un bağrına. 30 katlı gökdelenler bulutları deler. Benim yandaşlar servete servet katar. Parasını para eder. Alırım elime hançeri, İstanbul’un gırtlağına saplarım, bir boğaz daha açarım. Bu güzel boğaz gibi değil. Bir Kanal İstanbul yaparım, etrafını Katarlılara satarım.’”
“OSMANLI TOKADI YERİNE DEMOKRASİ TOKADI İLE TANIŞTILAR”
“İşte bu hesaplar, 2019’un 31 Mart’ına kadar 25 yıl İstanbul’u Tayyip Bey ve atadıkları yönetirken helikopter ile pata pata İstanbul’un üstünde tuttu. Dört tane gökdelen ile aldığı şehre, 256 gökdelen oturttu. Katarlılara söz verdi, projelerini çizdi, hayali Kanal İstanbul’du. Ama İstanbullular 2019’da buna ‘dur’ dediler. İktidarı Tayyip Erdoğan’dan, atadıklarından alıp millete, İstanbul’u sevenlere, İstanbul’un gerçek sahiplerinin emanet ettiği birine verdiler. Ekrem İmamoğlu’na verdiler. Evet, o gece sevindik. Bayram ettik. Gözyaşlarımızı tutamadık. Ama sonra karşımızdakilerin ne kadar gözü dönmüş olduğunu bir kez daha hatırladık. Önce ‘13 bin farkla İstanbul’u ona mı vereceğim?’ dedi. ‘Sandıkları bir daha sayın’ dedi. Her çirkefi yaptı. Sandık nöbetinde milletvekillerimizin inancını, sizlerin kararlılığını aşamadı. Sonra mazbatayı verdiler. Geldik güle oynaya. Şu balkondan Ekrem Başkan’ı karşıladık. O gün bu meydan yer gök inlercesine İzmir Marşı’nı söyleyerek, Gençlik Marşı’nı söyleyerek Ekrem İmamoğlu’nu karşılıyor, Mehter Marşı ile de Tayyipinkileri yolluyordu. Bunu hazmedemeyenler büyük oyunlarla, Yüksek Seçim Kurulu’na o seçimi iptal ettirip, ‘İstanbullular doğru karar vermedi. 45 gün sonra bir daha yapacağız. Bu seçimi alacağız’ dediler. Kendileri ‘İstanbul’a Osmanlı tokadı atmaya gidiyoruz’ diyorlardı. İttifak ortağı Bahçeli, ‘İstanbul’a mitili sermeye, mazbatayı alıp Binali Bey’e vermeye gidiyorum’ diyordu. Köprüden çakarlı araçlarıyla geçtiler. Mehter Marşları söyleyerek geldiler. Ama milletin yüzünü görünce, milletin tepkisini görünce, hızla ertesi gün sıvıştılar. Seçimde Osmanlı tokadı yerine demokrasi tokadıyla tanıştılar. Bu sefer fark 806 bin olmuştu. Sonra beş yıl, beş koca yıl Ekrem ağabeyiniz, Ekrem kardeşiniz, Ekrem evladınız, bu güzelim şehre hizmet etmeye, biraz önce saydığım tüm hizmetlerle yoksulların, dar gelirlilerin, asgari ücretlilerin, annelerin, bebeklerin, çocukların, gençlerin, üniversitelilerin gönlünü yapmak için var gücüyle çalıştı, gece gündüz çalıştı.”
“ÖN SEÇİM OYLARINDAN KORKTULAR”
“Özellikle o beş yıldan sonra Tayyip Bey karşımıza çıkacak bir aday bulmakta zorlandı. Ekrem İmamoğlu da bu beş yılın sonunda yaptığı işlerle, farkı 1 milyonun üzerine çıkardı. Bu son kazandığı seçimden beri Ekrem Bey artık şu gerçekle Türkiye’yi tanıştırdı. Eskiden Tayyip Bey her girdiği seçimi kazanıyordu. 31 Mart’ta girdiğimiz seçimle 47 yıl sonra kurulduğu günkü gibi büyük bir memnuniyetle ifade ederim ki Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi. Ekrem Bey biri Beylikdüzü’nde, ikisi 2019 seçiminde, biri geçen sene, dört kez üst üste Tayyip Bey’i yendi. Böyle olunca Tayyip Bey’in aklından bir ses çıkmıyor, onu uykusundan uyandırıyordu. Bu ses, onu uykusundan uyandıran ses, yabancının sesi değil, kendi sesiydi. Şunu duyuyor ve uykudan sıçrıyordu: İstanbul’u kaybeden, Türkiye’yi kaybeder. İstanbul’u kazanan, Türkiye’yi kazanır. Tayyip Bey sen gece kendi kendine sayıklama, bak bu kadar insan buradayız, gecemiz yok gündüzümüz yok. Sana özlediğin, unutamadığın o sesi duyuralım, hatırlatalım. İstanbul’u kaybeden, Türkiye’yi kaybeder. İstanbul’u kazanan, Türkiye’yi kazanır. İşte bu yüzden Tayyip Bey Ekrem Bey’in adaylığından korkuyordu. Biz Cumhuriyet Halk Partisi, kimin aday olacağına partinin Genel Başkanı, Yönetim Kurulu, milletvekilleri karar vermek yerine Türkiye’de ilk kez, dünyada da çok kullanılmayan bir yöntemle adayı bütün üyelerimizle belirlemeye karar verdik. 1 milyon 500 bin olan üye sayımız hızla 1 milyon 750 bine tırmandı. 31 Mart‘ta bir demokrasi devrimini gerçekleştirmeye hazırlanırken, hazımsızlar Ekrem Bey’in büyük bir destek alacağından, CHP’nin 1 milyon 750 bin üyesinin kullanacağı ön seçim oylarından korkarak, hızla harekete geçtiler. Ekrem Başkan’a açtıkları beş dava yetmezmiş gibi, Ekrem Başkanımızın 35 yıl önce İstanbul Üniversitesi’nin ilanla çağırdığı, gelip başvurduğu, belgelerini tamamladığı, fark derslerini verdiği, aldığı on dersi ihtiyaç görüldü diye baştan verdiği, transkripti elinde, diploması elinde bir durumdayken 31 yıl sonra Ekrem Başkan’ın diplomasını bir gecede iptal ettiler.”
“BU DAHA BAŞLANGIÇ”
“Şimdi gençler okullarda eylem yapınca, boykot yapınca, derslere girmeyince, onlara vizeleri hatırlatan var. Öğrenciler de diyor ki, ‘Vizenin ne kıymeti var. Diplomanın garantisi yok, diplomanın.’ Ve biz Erdoğan’ın bu diploma iptaline, ertesi sabah ise Ekrem Başkan’ı evinden, eşinin yanından, evlatlarının yanından ve İstanbul’dan koparmalarına şahit olduk ama buna teslim olmadık, olmayacağız. Buna karşılık da Erdoğan diyordun ki ‘İlk gün olur, ikinci gün durulur, üçüncü gün unutulur.’ Bir hafta oldu ne diyor gençler? Bu daha başlangıç mücadeleye devam.”
“80’İN ÜZERİNDE MİLLETVEKİLİM, YÖNETİCİM ŞİDDET UYGULANMASIN DİYE MÜCADELE EDİYOR”
“Değerli arkadaşlar biliyorsunuz her gece burası 100 binler, 500 binler… Buraya gelişi yasakladı birtakım yüzsüzler, köprüleri havaya kaldırıyorlar, ulaşımı aksatıyorlar. Şimdi de size engel olamadılar ama gelmeye çalışan arkadaşlara Galata’da engel oluyorlarmış, ‘Galata‘da şiddet var’ diyorlar. O şiddeti yapanları da talimatı verenleri de uyarıyorum. Aklınızı başınıza alın. Oraya en yakın arkadaşlar hızlı bir şekilde intikal etsinler bizim örgütten. Birazdan anlatacağım. 80’in üzerinde milletvekili arkadaşım, il yöneticim bu akşam kanunsuz emirle gençlere şiddet uygulanmasın diye yeni tedbirlerle mücadele ediyorlar, Galata’ya bir bakalım Galata’ya. Galata’ya bakalım.”
“ELİMİZ ARMUT TOPLAYAMAZDI”
“Bunların yaptıklarına karşı elimiz armut toplayamazdı ama kime güvenecektik? Tayyip Bey’in hakimi var, savcısı var, emrinde ona biat edenler var arkasında güçlü medya grupları, arkasında sağlam işadamları var. Biz ‘Ekrem Başkan’ı kime emanet edeceğiz?’ dedik. Baktım Ekrem Başkan’ın da bizim de arkamızda gençler var, emekliler var, emekçiler var, koskoca bir İstanbul var, Türkiye var, Türkiye var.”
“BU MEYDANI GÖRMEZLERSE DİBİ GÖRECEKLER”
“Boykotla ilgili bir beklenti var. O burada. Geliyor. Sebebini şöyle söyleyeyim. Dün biz konuşunca uyardım ya bakın tek tek kanallara. Aramızda her gece gelen var. Hangisi gelse söyleriz. Ama hiç yalnız bırakmayan DİSK’in, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun Başkanı Arzu Çerkezoğlu her gece burada. Teşekkür ediyoruz kendisine. Boykota gelince. Şimdi son sayfada var. Dün dedim ki ‘Kanal kanal bakın. Kim veriyorsa baş tacı. Vermiyorsa artık onların kanallarını izlemeyin. Reklamlarını izlemeyin. Bunlar kanalı bize izletiyor. Reklamı bizden alıyor. Diğer fabrikalarından ürünü bize satıyor. Ama hizmeti saraya yapıyor. Artık öyle yağma yok’ dedim. Dün biz bunu söyleyince ikisi, hiç vermeyen ikisi ekranı bölmüş ikiye. Ortaya sizi koymuş. İki yana yorumcuları koymuş. Ha vermiş ha vermemiş. Biz bugün dedik ki, ‘Biraz daha izleyeceğiz. Burada isimleri var, hazır. Birazdan boykota gelip, onların firmalarının adını söyleyeceğiz. Ama şimdi bakıyoruz bu gece ne yapacak?’ diye. Onlara sesleniyorum. Eğer bu televizyonlar… Birazdan bir müjde vereceğim. Bir haber geldi. Bizi bir izleyen var, ona buradan bir selam söyleyeceğiz. Sonra bu seçim sonuçlarıyla ilgili tam rakamları söyleyeceğim. Bir takım önemli şeyleri söylerken bunlar yayını verirlerse ne ala. Halen daha bu meydanı görürlerse görürler, görmezlerse dibi görecekler. Şimdi o zaman şöyle yapalım. O iki merkez medya, parayı senden, benden kazanan, seyircisi bizim oy oranımıza göre yüzde 70’i bizden olan, onlar kendi durumlarını düşüne dursun. Bu boykot işinde önce sohbete, bir kahve içerek başlayalım olur mu? Bakın Türk kahvesini çok severim. Filtre kahve severim. Her türlüsünü severim. Size de tavsiye ederim. Hangisini severseniz onu için, ama bunu sakın Espressolab’tan içmeyin. Bunlar güya kampüsleri ele geçirecekmiş. Sizin içtiğiniz her kahveden bunlar parayı kazanıyorlar, sonra her mecradan trolleriyle, televizyonlarıyla size sövüyorlar. Kimi övüyorsan o gelsin. Kampüste bundan sonra Espressolab’a uğramayacağız, kahvesini içmeyeceğiz. Şimdi merkez medya televizyonlarının yöneticileri kendilerine bir kahve alsınlar, konuşmanın sonuna kadar birazcık düşünüp, taşınsınlar bakalım.”(Cumhuriyet Halk Partisi)
Gündemi takip etmek için internet sitemizdeki diğer haberlere göz atabilirsiniz.
SON DAKİKA HABERLERİ
NEWS
27 Nisan 2025Kırklareli Merkez Canlı Seçim Sonuçları!
NEWS
27 Nisan 2025İYİ Parti’den Sürpriz Belediye Başkan Adayı!
NEWS
27 Nisan 2025İsrail Ordusu, Gazze’de Hamas’a Ait 21 Noktayı Vurduğunu Açıkladı!
NEWS
27 Nisan 2025Covid Geri Dönüyor! Uzmanlar Tedirgin!
SPOR
27 Nisan 2025Filenin Sultanları Olimpiyatlarda!
NEWS
27 Nisan 2025Kovid-19’un Eris Varyantı Türkiye’de Görüldü!
NEWS
27 Nisan 2025